21 Mart 2013 Perşembe

Teodise.. kötülük problemi ateistlere cevaplar -2

İŞTE SORULAR VE GERÇEKLER..

Felsefede Teodise yani kötülük problemi başlığı altında bazı şeylere ,tartışmalara sıkça rastlanmaktadır. Bazı insanlar neden doğuştan engelli olurlar? Bazıları neden ömür boyu hastalıklardan yakasını bir türlü kurtaramaz? Bazıları gayet müreffeh bir hayat sürerken bazıları neden bir lokma ekmeğe muhtaç ve perişan bir halde yaşıyor? Bu gibi sorular uzar gider. İnanmak istemeyenler buna şöyle bir formül bir geliştirmişlerdir:
Allah kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor?
Öyle ise O, güçsüzdür.
Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor?
Öyle ise O, iyi niyetli (ve Rahim) değil midir?
Hem güçlü, hem iyi ise, âlemde bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu? (David Hume)
Biz Müslümanlar ise hayatı baştan sona bir imtihandan ibaret kabul edip öyle inandığımız için bu meseleyi de bu kapsamda düşünürüz. Doğuştan engelli olan bir insan herhangi bir suçtan dolayı böyle doğmamıştır. Kendi elinde olmayan bir sebepten dolayı bundan sorumlu da değildir. Ama hem kendisi bu durumuyla imtihan edilmektedir hem de bizzat o, çevresindekiler için imtihan aracı olmaktadır. Öz babasının tecavüzüne maruz kılan bir kızcağız da bundan dolayı asla sorumlu tutulmayacaktır. Ama bu durum hem onun için bir imtihandır hem de ona karşı takınılacak tutumları tespit edebilmek için çevresindekilere bir imtihan aracı... Zira o kızcağız artık o haliyle topluma emanet edilmiştir. Tıpkı anasız babasız kalmış yavrucaklar gibi... Allah anne ve babalarını alarak –hâşâ- onlara zulmetmiş değildir! Onları diğer çocukların yaşamadığı psikolojik travmalara maruz bıkarak da zulmetmiş değildir. Ama bunlar hayatın birer gerçekleri. Hayat=imtihan. Herkesin hayatı farklı olduğu için imtihanı da farklı oluyor haliyle... Aşağıdaki ayetler bu gerçeğe işaret etmektedir.
“Sizi biraz korku, biraz açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz; bundan kaçış olmaz. Sen sabır gösterenlere müjde ver. Onlar, başlarına bir sıkıntı gelince şöyle derler: "Biz, Allah'a aidiz. Zaten, ona döneceğiz". Onların üzerinde Rablerinin verdiği olgunluklar ve bereket bulunur. Yola gelenler işte onlardır.” (Bakara 2/155-157)
"Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenlerin bir benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi hesap ediyorsunuz?. Onları aşırı baskılar ve büyük zorluklar öylesine sarmış, öylesine sarsılmışlardı ki, Allah’ın elçisi ve beraberindeki müminler: "Allah’ın yardımı ne zaman?" deme durumuna gelmişlerdi. Bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır." (Bakara, 2/214)
“Hanginizin daha iyi amel işlediğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O, güçlüdür, bağışlayandır.” (Mülk, 67/2)
"Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz." (Enbiyâ, 21/35) "Ben insanları ve cinleri sadece bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat, 51/56 )
“Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve söylediğiniz sözlerin doğru olup olmadığını açığa çıkarıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.” (Muhammed, 47/31)
(İmtihan sayesinde) “Elbette Allah, sadakat gösterenleri ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.” (Ankebut, 29/2-3)
Peygamberimizin de şöyle dediği nakledilmektedir:
"Şu iman ehlinin işine şaşmamak mümkün değil; bütün işleri hayırlı - bu da yalnız mü'mine mahsustur-, başına sevinecek bir iş gelse şükreder ve hakkında hayır olur; başına bir zarar gelse sabreder bu da onun için hayır olur." (Müslim, Zühd, 64. )

RAHMETLİ ECEVİTin istediği araştırma

İŞTE GERÇEKLER...VE BAŞÖRTÜSÜ...

Yazdığı tarih kitapları ve araştırmalarıyla tanınan İsmet Bozdağ, 8 yıl önce dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in kendisinden "Başörtüsünün Kuran'da yeri olup olmadığı"na ilişkin bir çalışma yapmasını istediğini belirtti.
Özdağ, "Araştırmayı yaptım ve Sayın Ecevit'e sundum. Çalışmayı inceledi ve sonra, 'Tıpkı benim düşündüğüm gibi. Ancak ben bunu açıklayamam. Bence bunu siz yayın yoluyla açıklamalısınız' demişti" dedi.
Toplam 67 kitap yayımlayan 91 yaşındaki Bozdağ, başörtüsüyle ilgili bu çalışmasını yayımlamaya fırsat bulamadığını, ancak bunu kamuoyuna açıklamayı bir borç bildiğini belirterek, İslam dininin başörtüsünü emretmediğini, Nur Suresi'nin 31. ayetinde yer alan örtünme konusunun başla değil, göğüslerin örtülmesiyle ilgili olduğunu ileri sürdü.

Kadının 'ziynet yerleri'

Bozdağ, "Kuran, 'Dışarı çıkarken başınıza örtü alın" diyor, ama bunu emretmiyor; 'iyi olur' anlamında tavsiye ediyor. Ancak süslerinizi gizleyin dediği yer Diyanet'in dediği gibi 'gerdan' değil, 'göğüsler'dir. Bunu bir tek Yaşar Nuri Öztürk mealinde dile getirdi" diye konuştu.
Bozdağ, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
"Nur suresinin 31. ayetinde ayrıntıları ile açıklanan örtünme koşullarından anlıyoruz ki, 'örtünme' herkese karşı değildir. Ev içi ilişkilerde örtünme; kadının karşısındaki insanda şehvet duygusunu uyandırmayacak biçimde giyinmesidir. Şehvet duygusunu kamçılayan 'ziynet yerleri'dir. Nur suresinin 31'inci ayetine göre, kadının ziynet yeri, yakadan sonra başlayan yer ya da başka bir yorumla, göğüs çaprazından sonrası.
Nur suresinin 31. ayetinde, 'Gizledikleri süslerinin bilinmemesi için, ayaklarını yere vurmasınlar' deniyor.
Kim ayaklarını yere vurmayacak? Kadınlar. Niye vurmayacaklar? Gizledikleri süslerinin bilinmemesi için. Ayaklarını yere vurdukları zaman, hangi süsleri belli olur? Göğüsleri.
Çünkü ayaklar yere vurulunca, titreyerek varlıklarını belli eden tek kadın uzvu göğüslerdir. Ve bu kadın uzvunu Kuran, aynı ayette, 'gizledikleri süslerinin bilinmemesi için' diye niteliyor."

18 Mart 2013 Pazartesi

KURANDA BAŞÖRTÜSÜ YOK -2

Bugünlerde televizyonlarda, dini konularda sorulan en çok soru başörtüsü Allah emri olarak kuranda var mıdır? Kimi konuşmacılar hayır yoktur diyor genelde daha çoğunluğu ise evet Allah Nur suresi 31. ayetinde kesinlikle başın örtülmesini emrediyor şeklinde açıklama yapıyorlar. Biz okuma alışkanlığı olmayan toplum olarak da normal olarak, eğer isminin önünde birde kocaman bir unvan varsa, birde çoğunluk söylüyorsa hiç kuşkusuz o zaman demek ki Allah emriymiş diyor ve öyle kabul ediyoruz. Peki, bu yol doğru bir yol mu? Çoğunluğun sözlerine inanmak bizleri Allah a ulaştırır ve Rabbin katında mahcup etmez mi dersiniz? Ben doğrusu kimlerin doğru söylüyor olacağını inanın çok düşündüm ve tek hâkim ve yargılayıcının gönderdiği, bizlerin anayasası olan kitaba yani kurana danışmanın en doğru yol olduğuna karar verdim. Kuranı ilk kez okuduğumda, kuranı doğru anlamamda faydası olacak, hatta hiç unutmamam gereken bazı ayetler dikkatimi çekti. Bunları sizlerle paylaşmak isterim.
Enam sur. 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.
Ankebut Sur. 51: Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
Zühruf Suresi 44: Gerçek şu, bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.
Yukarıda ki üç ayet üzerinde kısaca düşünelim isterseniz. Birincisi karşımıza çoğunluk diye çıkanlar her zaman haklı anlamına gelmediği gibi, onlara uyduğunuzda bizleri Allah yolundan saptırma tehlikesi ile karşı karşıya gelebileceğimiz uyarısını Allah çok açık yapıyor. Ankebut suresinde ise, Rabbim indirdiği kitabı yeterli görmeyenlere tepkisini göstererek, sizlere indirdiğim kitap yetmiyor mu diyerek bu kitabın yeterli olduğunu, sitemli bir şekilde açıklıyor. İşin en güzeli ve can alıcı ayeti ise bence şu ayet, ama her ne hikmetse bu ayeti görmezden gelmek için, bahsini bile açmıyoruz. Yüceler yücesi Rabbim sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim, bu kitaptan sorumlusunuz diyor, ama hala isimlerinin önünde kocaman kocaman unvanlar olan insanlar, kalkıp ne diyorlar bizlere? Bu kitapta her şey yoktur, bu kitap özet bilgidir. İslamı anlayabilmek ve yaşayabilmek için hadis kitaplarına ve fıkıh kitaplarına ihtiyaç vardır. Kuranı sizler okuduğunuzda anlayamazsınız, onu veli kişiler anlar. Peki, bu sözler yalnız yukarıda yazdığım üç ayete bile uyuyor mu sizce? Bu zihniyete göre Rabbim bizleri kurandan sorumlusunuz demesine rağmen, anlayacağımız kitap değil, herkesin okuduğunda anlayamayacağı kitap göndermiş oluyor. Peki, nasıl sorumlu olacağız anlayamıyorsak diye soranlara da, bozgunculuk yapma dine nifak mı sokmaya çalışıyorsun diye yıllarca susturmuşlardır.
Gelelim konumuza, yine kuranı birçok kez anladığım dilden okuduğumda ise, Rabbim`in bizlere indirdiği kuran hakkında bakın nasıl bir kitap olduğunu hangi ayetlerle anlatıyor, birkaç örnek verelim. ( Nisa Suresi 82. ayet; Kuran`ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah`tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı. ) Bu ayete baktığımızda demek ki Rabbim bizleri bu kitabı okuyup daha sonra düşünmemizi akıl etmemizi emrediyor. Ama hangimiz okuduk anlayarak lütfen kendimize bir soralım önce? Diğer birçok ayetinde buna benzer ayetlerin sonunda bakın neler söylüyor Allah? (Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. Ali İmran 118) (İşte Allah, ayetleri size böyle açıklıyor ki düşünüp anlayasınız. Nur sur. 61) (Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Enbiya sur. 10) (Sadece aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır. Rad sur. 19) (Hâlâ düşünmüyor musunuz? ” Enam sur. 50) (Hala aklınızı işletmeyecek misiniz? Araf sur. 169) Şimdide kuranın nasıl bir kitap olduğunu bakın ayetlerinde nasıl açıklıyor.
Nahl sur. 89: ….. Sana bu Kitap`ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.
İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.
Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran`da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.
Nisa Suresi 174. ayet; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik. 175. ayet; Allah`a inanıp O`na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.
Aliimran sur. 105; Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır.
Sizlere yukarıdaki ayetlere benzer yüzlerce ayet sayabilirim, dikkat edin hepsinde ne diyor Allah? Ayrıntılı açıklayıcı, kılavuz, müjde, her benzetmeden nice örnekler, her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk, apaçık çok parlak güçlü bir kanıt, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık. Bu sözleri Allah kuran için söylüyor ve bakın ne diyor nereye sarılın diyor? (Allah`a inanıp O`na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır. ) Peki, hani kuranda her şey yoktu, kuran özet bilgiydi, yalnız kuranla olmazdı. Ama Rabbim kurana sarılanları o kitap dosdoğru yola kılavuzlayacaktır diyor. Bizlere ise doğruya kılavuzlayacak kitap olarak özellikle söylenen beşerin yazdığı kitaplar gösterilmiyor muydu? Rabbim bu kitabı ben koruyorum diyor, acaba bizlerin okumasını istedikleri kitapları kimler koruyor dersiniz?
Şimdi de bu kadar geniş bir açıklamadan, kuranın anlatış biçimini izah ettikten sonra anlatmak istediğim konuya bakalım. Ne demiştik başörtüsü Allah emri midir? Allah emridir diyerek bakın bu ayette Allah başörtüsünü farz kılmıştır dedikleri Nur suresi 31. ayete şimdi de birlikte bakalım ve delil gösterdikleri cümleyi yazalım, daha sonrada benim vereceğim örneklerle karşılaştıralım. Ama kararı siz vereceksiniz ben değil. Çünkü insanın bizzat kendisinin düşünmesini ve karar vermesini Allah emrediyor. Nur suresi 31. ayette geçen cümleyi ve orada verilen emri yazalım. (Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. ) Ama başörtüsünü emrini savunan kişiler burada geçen kelimenin başörtüsü olduğunu ısrarla söyledikleri için şimdide onların istedikleri şekilde yazalım. (Başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. ) Şu anda her şeyi unutalım ve önce yukarıda yazdığım ayetleri düşünelim. Burada emredilen konu nedir? Yani bu cümleyi dilbilgisi kurallarına göre incelediğimizde cümlenin yüklemi nedir? Yani konunun özü ve anlatılmak istenen ne? Başın örtülmesi mi? Yoksa göğsün örtülmesi mi? Burada hem başın örtülmesi hem de göğsün örtülmesi diyenler var ki buradan başörtüsü Allah emridir diye çıkarmak istiyorlar. Diyelim bir an yine her şeyi unutup burada iki emir veriliyor diye biz de kabul edelim. Kabul ettiğimizde açık olarak göğsün örtülmesi, gizli bir anlamla da aslında başın örtülmesi emrini çıkarabiliriz diyelim. Peki, Allah gizli anlamlarla, dolaylı olarak bir emir verebileceğini söylüyor muydu ayetlerin de? Yukarıda size sadece altı tane ayet örneği verdim ki bunlara yüzlercesini daha verebilirdim, hiç birisinde bu şekilde bir emir ve yasak vermeyeceğini, tam tersine açık ve anlaşılır bir şekilde verileceğini söylediği gibi ne diyordu? (Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. ) (insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk) Dostlarım, kardeşlerim bu sözlere bu şekilde dolaylı bir emir verileceği hiç anlaşılmadığı gibi, tam tersini söylüyor Allah. Diyelim orada dolaylı bir şekilde anlattı, madem her benzetmeden nice örnekler verdim, her örneği değişik ifadelerle anlattım diyor da, acaba daha sonra kuranın hiçbir yerinde nedendir dersiniz, kadın saçını örtmelidir namahremdir asla demiyor? Bu sizin dikkatinizi çekip sorma gereği duymadınız mı? Şimdide bundan başka birkaç örnek daha vermek istiyorum konu daha iyi anlaşılması için. Diyelim ki Allah kuranda şöyle ayetler göndermiş olsaydı bizler bundan ne anlamalıydık? ( Kadınlar gömleklerini giydiklerinde, gömleklerinin boyunu göbeklerinin altına kadar uzatsınlar ki göbekleri görünmesin. ) Şimdi soruyorum size bu ayetten neyin emredildiğini anladınız? Eğer hem gömlek giymek, hem de göbeğin örtülmesi farzdır diyorsanız o zaman Nur suresi 31. ayette başörtüsü de farzdır demekte haklısınız derim. Yok, bu ayette Allah göbeğin örtülmesini emrediyor diyorsanız o zaman Nur suresi 31. ayeti daha dikkatle okuyun ve karar verin derim. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Daha önce de verdiğim örneği tekrarlamak istiyorum. Yine Allah kuranda şöyle bir ayet indirseydi acaba bunu nasıl anlamalıydık dersiniz? ( Ey inananlar, namaza durmaya başladığınızda elinizde veya ayağınızda bir kanama başlarsa çoraplarınızla kanayan yeri sarın ve kan durmuş ise namazınıza devam edin. ) dese Allah, buradan hangi farz emri anlamalıyız? Yine eğer iki emir var, birisi çorabın giyilmesinin farz olduğu, diğeri ise kanama durduktan sonra namaza başlamalıyız emrinden bahsediliyor diyorsanız, evet Nur suresi 31. ayette geçen başörtüsü de farzdır diyebiliriz. Yok, hayır burada çorabın farzlığından bahsetmiyor, yalnız namaza durmadan önce kanın durdurulması isteniyor diyorsanız, lütfen Nur suresi 31. ayet üzerinde biraz daha düşünün derim. Tam burada size bir tartışmamız esnasında bana cevaben yazdığı Sayın Sami Hocaoğlunun yazısından bir alıntı yapmak istiyorum. Aslında bana cevap verirken bile kendi düşüncesinin yanlışlığını kendisi söylüyordu farkında olmadan. Bakın bana nasıl bir örnek vermişti. ( (Nur 31. ayetin başörtüsünü emreden cümlesi aslında neyi emretmektedir? Açık ve net olarak şunu: Cahiliye döneminde bir aksesuar olarak başın üzerinden sırta atılan örtüyü bütün bir boynu ve gerdanı da kapatacak şekilde mazbutça örtmeyi. ) Bu sözlere baktığımızda doğru bir gerçeği önce söylediğini görüyoruz, o da Arapların başın örtülmesi erkekte de kadında da hem aksesuar yani geleneklerinde geçen bir giyim, hem de iklim şartlarının bir gerekliliği. Demek ki zaten Araplarda başın örtülmesi gelenekmiş. Peki, eğer başın örtülmesi daha önce gelenekse, Allah başın örtülme emrini verirken, başınızı o gelenekten örttüğünüz örtünüzle biraz da göğüslerinizi kapatın diye mi verir başörtüsü emrini, yoksa daha önce doğru dürüst takmadığınız o aksesuarı, bundan sonra benim emrim olarak bu şekilde takacaksınız ve kadın asla saçını göstermeyecek mi diye emreder? Karar sizlerin hesabı kimse kimsenin yerine vermeyecek. Bakın Diyanet`e sorduğum bu konu ile ilgili soruma nasıl bir cevap vermişti bir alıntıyla onu da aktarayım. (İslâm dini tesettüre böyle önem vermekle birlikte, örtünmenin şekli konusunda ayrıntıya girmemiş, bunu örf ve âdete bırakmıştır. Böylece her çağda ve her bölgede bu emrin yerine getirilmesine imkân verilmiştir. Sonuç olarak tesettür evrensel, sürekli bir hüküm; örtünmenin şekli ise yereldir.
İslam`ın bütün emir ve yasaklarına uyulması, her Müslüman dan beklenir. Ancak inkâr edilmeksizin bunlardan bir veya birkaçına riayet edilmemesi kişiyi dinden çıkarmadığı gibi, diğer dinî görevlerini yerine getirmesine engel teşkil etmez. Örtünme emri de bu çerçevede değerlendirilmelidir. ) Buda Diyanetin sözleri, ama her ne hikmetse kuranın ayrıntıya girmediğini söyleyip örf ve adete bıraktığı doğru açıklamalarından sonra, yine de başın örtülme emrinin kurandan çıktığını söyleyebilmektedirler. Bunu da düşünün doğruyu bulabilmeniz için sizlere KURAN YETER bunu söyleyen Yüceler yücesi Rabbim. Bunun tersini düşünen kurana ve Allah a karşı çıktığını bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Rabbim`in doğru yoluna ulaşmak isteyen onun kitabına sarıldığında doğruyu bulacağını söylüyor bunu da unutmayalım. Lütfen size söylenenlere değil Kuranın ayetlerine bakınız.
SAYGILARIMLA
Bugünlerde televizyonlarda, dini konularda sorulan en çok soru başörtüsü Allah emri olarak kuranda var mıdır? Kimi konuşmacılar hayır yoktur diyor genelde daha çoğunluğu ise evet Allah Nur suresi 31. ayetinde kesinlikle başın örtülmesini emrediyor şeklinde açıklama yapıyorlar. Biz okuma alışkanlığı olmayan toplum olarak da normal olarak, eğer isminin önünde birde kocaman bir unvan varsa, birde çoğunluk söylüyorsa hiç kuşkusuz o zaman demek ki Allah emriymiş diyor ve öyle kabul ediyoruz. Peki, bu yol doğru bir yol mu? Çoğunluğun sözlerine inanmak bizleri Allah a ulaştırır ve Rabbin katında mahcup etmez mi dersiniz? Ben doğrusu kimlerin doğru söylüyor olacağını inanın çok düşündüm ve tek hâkim ve yargılayıcının gönderdiği, bizlerin anayasası olan kitaba yani kurana danışmanın en doğru yol olduğuna karar verdim. Kuranı ilk kez okuduğumda, kuranı doğru anlamamda faydası olacak, hatta hiç unutmamam gereken bazı ayetler dikkatimi çekti. Bunları sizlerle paylaşmak isterim.
Enam sur. 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.
Ankebut Sur. 51: Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
Zühruf Suresi 44: Gerçek şu, bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.
Yukarıda ki üç ayet üzerinde kısaca düşünelim isterseniz. Birincisi karşımıza çoğunluk diye çıkanlar her zaman haklı anlamına gelmediği gibi, onlara uyduğunuzda bizleri Allah yolundan saptırma tehlikesi ile karşı karşıya gelebileceğimiz uyarısını Allah çok açık yapıyor. Ankebut suresinde ise, Rabbim indirdiği kitabı yeterli görmeyenlere tepkisini göstererek, sizlere indirdiğim kitap yetmiyor mu diyerek bu kitabın yeterli olduğunu, sitemli bir şekilde açıklıyor. İşin en güzeli ve can alıcı ayeti ise bence şu ayet, ama her ne hikmetse bu ayeti görmezden gelmek için, bahsini bile açmıyoruz. Yüceler yücesi Rabbim sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim, bu kitaptan sorumlusunuz diyor, ama hala isimlerinin önünde kocaman kocaman unvanlar olan insanlar, kalkıp ne diyorlar bizlere? Bu kitapta her şey yoktur, bu kitap özet bilgidir. İslamı anlayabilmek ve yaşayabilmek için hadis kitaplarına ve fıkıh kitaplarına ihtiyaç vardır. Kuranı sizler okuduğunuzda anlayamazsınız, onu veli kişiler anlar. Peki, bu sözler yalnız yukarıda yazdığım üç ayete bile uyuyor mu sizce? Bu zihniyete göre Rabbim bizleri kurandan sorumlusunuz demesine rağmen, anlayacağımız kitap değil, herkesin okuduğunda anlayamayacağı kitap göndermiş oluyor. Peki, nasıl sorumlu olacağız anlayamıyorsak diye soranlara da, bozgunculuk yapma dine nifak mı sokmaya çalışıyorsun diye yıllarca susturmuşlardır.
Gelelim konumuza, yine kuranı birçok kez anladığım dilden okuduğumda ise, Rabbim`in bizlere indirdiği kuran hakkında bakın nasıl bir kitap olduğunu hangi ayetlerle anlatıyor, birkaç örnek verelim. ( Nisa Suresi 82. ayet; Kuran`ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah`tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı. ) Bu ayete baktığımızda demek ki Rabbim bizleri bu kitabı okuyup daha sonra düşünmemizi akıl etmemizi emrediyor. Ama hangimiz okuduk anlayarak lütfen kendimize bir soralım önce? Diğer birçok ayetinde buna benzer ayetlerin sonunda bakın neler söylüyor Allah? (Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. Ali İmran 118) (İşte Allah, ayetleri size böyle açıklıyor ki düşünüp anlayasınız. Nur sur. 61) (Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Enbiya sur. 10) (Sadece aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır. Rad sur. 19) (Hâlâ düşünmüyor musunuz? ” Enam sur. 50) (Hala aklınızı işletmeyecek misiniz? Araf sur. 169) Şimdide kuranın nasıl bir kitap olduğunu bakın ayetlerinde nasıl açıklıyor.
Nahl sur. 89: ….. Sana bu Kitap`ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.
İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.
Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran`da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.
Nisa Suresi 174. ayet; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik. 175. ayet; Allah`a inanıp O`na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.
Aliimran sur. 105; Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır.
Sizlere yukarıdaki ayetlere benzer yüzlerce ayet sayabilirim, dikkat edin hepsinde ne diyor Allah? Ayrıntılı açıklayıcı, kılavuz, müjde, her benzetmeden nice örnekler, her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk, apaçık çok parlak güçlü bir kanıt, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık. Bu sözleri Allah kuran için söylüyor ve bakın ne diyor nereye sarılın diyor? (Allah`a inanıp O`na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır. ) Peki, hani kuranda her şey yoktu, kuran özet bilgiydi, yalnız kuranla olmazdı. Ama Rabbim kurana sarılanları o kitap dosdoğru yola kılavuzlayacaktır diyor. Bizlere ise doğruya kılavuzlayacak kitap olarak özellikle söylenen beşerin yazdığı kitaplar gösterilmiyor muydu? Rabbim bu kitabı ben koruyorum diyor, acaba bizlerin okumasını istedikleri kitapları kimler koruyor dersiniz?
Şimdi de bu kadar geniş bir açıklamadan, kuranın anlatış biçimini izah ettikten sonra anlatmak istediğim konuya bakalım. Ne demiştik başörtüsü Allah emri midir? Allah emridir diyerek bakın bu ayette Allah başörtüsünü farz kılmıştır dedikleri Nur suresi 31. ayete şimdi de birlikte bakalım ve delil gösterdikleri cümleyi yazalım, daha sonrada benim vereceğim örneklerle karşılaştıralım. Ama kararı siz vereceksiniz ben değil. Çünkü insanın bizzat kendisinin düşünmesini ve karar vermesini Allah emrediyor. Nur suresi 31. ayette geçen cümleyi ve orada verilen emri yazalım. (Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. ) Ama başörtüsünü emrini savunan kişiler burada geçen kelimenin başörtüsü olduğunu ısrarla söyledikleri için şimdide onların istedikleri şekilde yazalım. (Başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. ) Şu anda her şeyi unutalım ve önce yukarıda yazdığım ayetleri düşünelim. Burada emredilen konu nedir? Yani bu cümleyi dilbilgisi kurallarına göre incelediğimizde cümlenin yüklemi nedir? Yani konunun özü ve anlatılmak istenen ne? Başın örtülmesi mi? Yoksa göğsün örtülmesi mi? Burada hem başın örtülmesi hem de göğsün örtülmesi diyenler var ki buradan başörtüsü Allah emridir diye çıkarmak istiyorlar. Diyelim bir an yine her şeyi unutup burada iki emir veriliyor diye biz de kabul edelim. Kabul ettiğimizde açık olarak göğsün örtülmesi, gizli bir anlamla da aslında başın örtülmesi emrini çıkarabiliriz diyelim. Peki, Allah gizli anlamlarla, dolaylı olarak bir emir verebileceğini söylüyor muydu ayetlerin de? Yukarıda size sadece altı tane ayet örneği verdim ki bunlara yüzlercesini daha verebilirdim, hiç birisinde bu şekilde bir emir ve yasak vermeyeceğini, tam tersine açık ve anlaşılır bir şekilde verileceğini söylediği gibi ne diyordu? (Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. ) (insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk) Dostlarım, kardeşlerim bu sözlere bu şekilde dolaylı bir emir verileceği hiç anlaşılmadığı gibi, tam tersini söylüyor Allah. Diyelim orada dolaylı bir şekilde anlattı, madem her benzetmeden nice örnekler verdim, her örneği değişik ifadelerle anlattım diyor da, acaba daha sonra kuranın hiçbir yerinde nedendir dersiniz, kadın saçını örtmelidir namahremdir asla demiyor? Bu sizin dikkatinizi çekip sorma gereği duymadınız mı? Şimdide bundan başka birkaç örnek daha vermek istiyorum konu daha iyi anlaşılması için. Diyelim ki Allah kuranda şöyle ayetler göndermiş olsaydı bizler bundan ne anlamalıydık? ( Kadınlar gömleklerini giydiklerinde, gömleklerinin boyunu göbeklerinin altına kadar uzatsınlar ki göbekleri görünmesin. ) Şimdi soruyorum size bu ayetten neyin emredildiğini anladınız? Eğer hem gömlek giymek, hem de göbeğin örtülmesi farzdır diyorsanız o zaman Nur suresi 31. ayette başörtüsü de farzdır demekte haklısınız derim. Yok, bu ayette Allah göbeğin örtülmesini emrediyor diyorsanız o zaman Nur suresi 31. ayeti daha dikkatle okuyun ve karar verin derim. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Daha önce de verdiğim örneği tekrarlamak istiyorum. Yine Allah kuranda şöyle bir ayet indirseydi acaba bunu nasıl anlamalıydık dersiniz? ( Ey inananlar, namaza durmaya başladığınızda elinizde veya ayağınızda bir kanama başlarsa çoraplarınızla kanayan yeri sarın ve kan durmuş ise namazınıza devam edin. ) dese Allah, buradan hangi farz emri anlamalıyız? Yine eğer iki emir var, birisi çorabın giyilmesinin farz olduğu, diğeri ise kanama durduktan sonra namaza başlamalıyız emrinden bahsediliyor diyorsanız, evet Nur suresi 31. ayette geçen başörtüsü de farzdır diyebiliriz. Yok, hayır burada çorabın farzlığından bahsetmiyor, yalnız namaza durmadan önce kanın durdurulması isteniyor diyorsanız, lütfen Nur suresi 31. ayet üzerinde biraz daha düşünün derim. Tam burada size bir tartışmamız esnasında bana cevaben yazdığı Sayın Sami Hocaoğlunun yazısından bir alıntı yapmak istiyorum. Aslında bana cevap verirken bile kendi düşüncesinin yanlışlığını kendisi söylüyordu farkında olmadan. Bakın bana nasıl bir örnek vermişti. ( (Nur 31. ayetin başörtüsünü emreden cümlesi aslında neyi emretmektedir? Açık ve net olarak şunu: Cahiliye döneminde bir aksesuar olarak başın üzerinden sırta atılan örtüyü bütün bir boynu ve gerdanı da kapatacak şekilde mazbutça örtmeyi. ) Bu sözlere baktığımızda doğru bir gerçeği önce söylediğini görüyoruz, o da Arapların başın örtülmesi erkekte de kadında da hem aksesuar yani geleneklerinde geçen bir giyim, hem de iklim şartlarının bir gerekliliği. Demek ki zaten Araplarda başın örtülmesi gelenekmiş. Peki, eğer başın örtülmesi daha önce gelenekse, Allah başın örtülme emrini verirken, başınızı o gelenekten örttüğünüz örtünüzle biraz da göğüslerinizi kapatın diye mi verir başörtüsü emrini, yoksa daha önce doğru dürüst takmadığınız o aksesuarı, bundan sonra benim emrim olarak bu şekilde takacaksınız ve kadın asla saçını göstermeyecek mi diye emreder? Karar sizlerin hesabı kimse kimsenin yerine vermeyecek. Bakın Diyanet`e sorduğum bu konu ile ilgili soruma nasıl bir cevap vermişti bir alıntıyla onu da aktarayım. (İslâm dini tesettüre böyle önem vermekle birlikte, örtünmenin şekli konusunda ayrıntıya girmemiş, bunu örf ve âdete bırakmıştır. Böylece her çağda ve her bölgede bu emrin yerine getirilmesine imkân verilmiştir. Sonuç olarak tesettür evrensel, sürekli bir hüküm; örtünmenin şekli ise yereldir.
İslam`ın bütün emir ve yasaklarına uyulması, her Müslüman dan beklenir. Ancak inkâr edilmeksizin bunlardan bir veya birkaçına riayet edilmemesi kişiyi dinden çıkarmadığı gibi, diğer dinî görevlerini yerine getirmesine engel teşkil etmez. Örtünme emri de bu çerçevede değerlendirilmelidir. ) Buda Diyanetin sözleri, ama her ne hikmetse kuranın ayrıntıya girmediğini söyleyip örf ve adete bıraktığı doğru açıklamalarından sonra, yine de başın örtülme emrinin kurandan çıktığını söyleyebilmektedirler. Bunu da düşünün doğruyu bulabilmeniz için sizlere KURAN YETER bunu söyleyen Yüceler yücesi Rabbim. Bunun tersini düşünen kurana ve Allah a karşı çıktığını bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Rabbim`in doğru yoluna ulaşmak isteyen onun kitabına sarıldığında doğruyu bulacağını söylüyor bunu da unutmayalım. Lütfen size söylenenlere değil Kuranın ayetlerine bakınız.
SAYGILARIMLA
Haluk GÜMÜŞTABAK
Haluk GÜMÜŞTABAK(ALINTI LİNK:http://www.diniyazilar.com/2011/05/basortusu-kuranda-var-midir-gelin-birlikte-dusunelim/)

16 Mart 2013 Cumartesi

BAŞKALDIRIYORUM!!

HİNT FAKİRLERİ GİBİ KANDIRILDIK.BU DÜNYADA HAK SENİN MÜSLÜMAN ! herşeyi ahireti bırakma...UNUTMA!



Aşkın son mertebesi : Dar ağacı!
Ariflerden
birine sorarlar;

Allah’a giden yol nasıldır ?
Cevap verir;
İki adımda!
Sonrası Vuslat. İlk adımda dünyadan, ikinci adımda ahretten ayrılarak yükselir,
işte bu yolla Mevla’ya uruç edersin.

Ve devam etti;
Fakir kimdir
bilir misin ? Fakir, Allah dışında her
şeye müstağni olandır! Yani O’nun dışında ki hiçbirşeye ihtiyaç duymayan…

Ve Hallac’ı bir
ağaç gibi budayan cellatın indirdiği darbeler yüzünden vücudunun heryeri kana
bulanan hallac, adeta istemsizce ‘’fışkıran kanları suratına sürmeye başlar.’’

Bu durumu gören
Şıbli yanına koşar, dostunun bu halinin ‘’akli yıkım olduğu hezeyanı ile’’
bastıramadığı hüznüyle koşar dostuna;

Ya Hallac neden yüzüne sürüyorsun kanını…
‘’Abdest alıyorum!”
Ne Abdesti ?
“Aşkta kılınan iki rekat namazın abdesti
ancak kan ile alınırsa sahih olur!”

Evet, bütün
bedeni lime lime edilen bu adam, ölürken bu kelimeleri zikretti. Hikmeti ise,
yaşamında tecelli oldu. Lakin bu şahıs, ömrünü halka adamış bir ‘’Karmat eri idi…’’

Karmat nedir
diye soracak olursanız kısaca anımsatayım;

Karmatiler,
Abbasi hilafetine başkaldıran, özel mülkiyete karşıt İslami bir harekettir.
Abbasi halifesine isyan etmiş, kılıç ve binek dışında özel mülk edinmemiş,
komünal yaşamı en ideal düzeyde pratiğe geçirmiş isyancı bir topluluktur. En
önemli eserleri ‘’ihvanüssafa risaleleridir.’’

Nitekim bugün
yapıldığı gibi, dinsiz ilan edilip, tek tek katledilmişlerdir. Hallac’ı
Mansur’da bu cemiyetin öncülerinden biridir…

Ve temel
prensipleri, Allah dışında bir şeye ihtiyaçsızlaşmaktır. Çünkü muhtaç olduğunuz
her şey sizin tanrınız konumundadır. Tevhidin amentüsü olan ‘’La ilahe
illallah’’ rüknuna bağlılığın yegane yolu, O’nun dışında hiçbir şeye muhtaç
olmamaktır…

Ki bu hususta en
net duruş İbrahim Resul’de görülür.

Ateşe atılacağı
sırada; ‘’Bana Allah yeter’’
demesindeki hikmet budur…

BAŞKALDIRIYORUM!...
Yastığa başını koyduğunda
uyuyamayanlaradır sözüm…

Ve karanlık
çöktüğünde, aydınlığı tesbih edenlere. Ki onlardır gerçeğin talipleri, ve
onlardır ışığın bekçileri…BİR MUM GİBİ....

Allah elçisi
seslendi;

‘’Altına ve gümüşe tapanlara lanet
olsun’’
ve devam etti, ‘’Kahrolsun biriktirenler, kahrolsun
biriktirenler, kahrolsun biriktirenler.’’

Ve Allah buyurdu ki
Biriktirdikleri cehennem ateşinde
kızdırılacak ve bununla; alınları, sırtları dağlanıp şöyle söylenecek; İşte
nefsiniz için kenz ettikleriniz/biriktirdikleriniz! Tadın bakalım azabı! (Tevbe
suresi 35. ayet)


Ey süslü
malikanelerde sefa sürenler! Ey zalimler, madrabazlar.

Ey Allah’ın
sözünü (KURANI)değiştirme gayretinde olanlar! Ey kodamanlar, servet ve refah içinde
zevk’ü sefa içinde yaşayanlar…

Ve Ey
susturulanlar/miskinler, hakkı gasp edilenler/yoksullar.!

Zaman, ‘’kıyam’’
zamanıdır. Hakkın, yani halkın zamanıdır. Açlıktan benzi solmuşların feryadı
ile inleyen sokakların zamanıdır. Kalkın
ayağa ve ‘’kıyam’’ edin…

(KASAS suresi 5. ayet) Ve biz istiyoruz
ki, yeryüzündeki ezilenleri, sömürülenleri onlara önderler yapalım, onları
mirasçılar haline getirelim.

****************
Yeni tanıştığım
bir adamcağız dert yandı;

Anamız ağlıyor arkadaş! Çalış çalış
yaranamıyoruz! Olmuyor geçinemiyoruz!...

ŞAŞARIM ! Çalıştığı halde
geçinemiyor iken, sokağa fırlayıp kodamanlardan hesap sormayan adamın aklına
şaşarım!

İnsanlık, içine
sokulduğu sanal hayata entegre olurken unuttuğu reel gerçekler ile yüzleşiyor
iken, bu kadar etkisiz ve tepkisiz kalışının ardında bir şeyler arar oldum. Bu,
Allah’ın yarattığı ideal insan değil kardeşim!

Anlatabilmiş değiliz!
Yeryüzündeki
bölüşüm; bizzat Allah tarafından taksim edilmiştir. Eşit bölüşüm, ademi
toplumun temelidir. Cennet idealidir!

Birileri çıkıp "HAK YİYEREK"
diğerlerini fakirleştiriyor iken, benzi sararanların; karnı şişenlerden hesap
sormaması ne biçim iştir ya Rab!

Allah dışında
muhtaç olduğunuz her şey, Rableşme temayülüne yüz tutmuş demektir.

İnsan neden KORKAR VE HAK diyemez ??

  1. Düzeninin bozulmasından korkar.
  2. Ailesi ve çocuklarının halini
    düşünür.

  3. Canını kaybetmekten korkar.
  4. Başarısız olmaktan korkar.
  5. Çevresindekilerin tepkisinden
    korkar.

  6. Sahip olduklarını kaybetmekten
    korkar…
Sızlanma ey
insan! Yitirmekten korktuğun her şeyi kenara bırak ve sadece ‘’sor’’!

Neden ? Varoluşumdaki
hikmet nedir ? Ve neden bütün bu hengame…

Gerçek şu ki, insanlar kendi
iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez; ve Allah
insanlara (kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak) bir felaket tattıracağı
zaman hiçbir şey bunun önünde duramaz: çünkü onların, kendilerini O'na karşı
koruyabilecek kimseleri yoktur. (Rad Suresi 11. ayet)

Korkulara ‘’LA’’
çekmeden, gerçeğe ulaşılamaz. Ki kelimelere hapsedilen isyan, mutlak anlamda
sokaktadır…
Ve zaman, karnı
şişenler karşısına dikilen soluk benizlilerin yükselttiği değişimin zamanıdır.
Emperyalizmin,
Kapitalizmin ve yerli iştirakçilerinin karşısına dikilmeyen bir kıyamın namazı
yoktur. Kılınan namazlar nafiledir. Boştur…
Hele ki Abdestli Kapitalizmden hesap sormayanın ahreti tehlikededir…Uyanışımız
temennisi ile.
.....

ATEİSTLERE CEVAPLAR -1

Bir kâğıt düşün kibir yüzü sana, öteki yüzü de sevgiliye
dönüktür. Yahut her yüzü bir başkasına çevrilmiştir. Kâğıdın sana dönük yüzünü
okuyabilirsin ama asıl dosta sevgili tarafına dönük olan yüzünü okumak gerekir.
şems- i Tebriz’inin Felsefecilerin Sorularına Cevabı:
Her yolun bir adabı vardır.
Allah’ı sevmenin de adabı vardır.
ADAB!!!!
Derviş, sadece gönlü geniş ve ruhu gezgin bir sufî demek
değildir ki!..,
Belaların, nerden geldiğini bilmemek, belaların en büyüğüdür
Dergâhın bahçesinde güllerin yanında Mevlâna ile hasbihal ediyorduk. Mevlâna’yı ziyarete felsefecilerden bir grup geldi. Soruları olduğunu
bildirdiler. Mevlâna onlara beni göstererek;- Benim sorularımı cevaplayana sorun, diye bana havale etti.
Bunun üzerine, gelen felsefeciler üç sual sormak istediklerini belirtirler.- Sorun. Dedim. İçlerinden birini başkan seçtiler. Hepsinin
adına o soracaktı. Sormaya başladı.
- Allah var dediniz, ama görünmez, göster de inanalım.
- Öbür sorunu da sor.- Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da
ateşle ona azap edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azap verir mi? dedi.- Peki, öbürünü de sor.
- Ahirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezasını
çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar karışmayın, dedi.- Bunlar mı sorularınız şimdi benim peşimden gelin size
cevapları vereyim.Kalktık dergâhın bahçe duvarı için kerpiç yapan müritlerin yanına vardık. Yerden kurumuş bir kerpiç aldım ve adamın başına vurdum. Soru sormaya gelen felsefeci yanındakilerle apar topar Konya kadısına gittiler. Mevlâna
“Şimdi ne olacak” der gibi bakıyordu. Onun aklından geçenleri okudum. Meraklanma bekle gör, sorularının cevabını öyle alacak ki dergâhına tövbeye hidayete gelecekler.Şimdi mahkeme görevlisi bizi kadıya çağırana kadar namaz kılalım. Aradan yarım saat geçmişti. Haber geldi, birlikte huzuruna vardık. Kadının odasında bizim şaşkın filozoflar hazır ol vaziyetinde bekliyorlar, kerpici yiyen kafası sarılı olarak olup biteni birde bizim yanımızda kadıya anlatmaya başladı.- Ben, soru sordum, o başıma kerpiç vurdu. Dedi.- Ben de sadece cevap verdim. Kadı bu işin açıklamasınıistedi. - Bana Allah’ı göster de inanayım, dedi. Şimdi bu felsefeci,başının ağrısını göstersin de görelim. Filozof şaşırarak:- Ağrı var ama gösteremem, dedi.
- İşte Allah da vardır, fakat görünmez. Yine bana, şeytana
ateşle nasıl azap edileceğini sordu. Ben buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Yine bana: Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz, dedi. Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya...

15 Mart 2013 Cuma

kuranda abdest...ve farzları..


AYETLERLE ABDEST…

İŞTE KURANA GÖRE   ABDESTİN FARZLARI  :

(KOLAYLAŞTIRIN, ZORLAŞTIRMAYIN…)

İŞTE  abdest ile ilgili ayetler ve abdestle ilgili başka ayet yok;

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH IN ADIYLA:

MAİDE 6.Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin. Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin: yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki şükredebilesiniz

NİSA 4/43. Ey İnananlar! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar, cünübken, yolcu olan müstesna gusledene kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz yahut biriniz ayak  yolundan gelmişseniz veya kadınlara yaklaşmışsanız ve bu durumlarda su bulamamışsanız tertemiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah affeder ve bağışlar.

Okuyup anladığınız gibi abdest sadece namaz için alınıyor.

 

Sünnete ve geleneğe göre alınan abdest elbette peygamber efendimizden geldiği için asla yanlış değildir.Fakat kuranda ne

Yazıyorsa biz onu söylemekte kendimizi mecbur hissederiz.!

kuranda başörtüsü yok!!

KURANDA BAŞÖRTÜSÜ YOK ...
İŞTE İSPATI:
Günümüzde devam eden başörtüsü,tesettür,kapanma şekilleri
gibi sorunlar aslında sadece gelenekseldir. Çünkü her şeyi açıkça belirten kuran
elbette tüm Müslümanları ilgilendiren bu konuya gerekli olsaydı yer verirdi.Şunu açıkca yazının başında
belirtmeliyiz ki geleneklerin bir KIYAFET tarzı oluşturmasında hiçbir sakınca
yoktur doğal bir süreçtir.Ve bizi ilgilendiren insanların seçimi değil sadece
bu seçimlerin İslam ve kurana dayatılmasıdır.Örnek olarak sıcakta insanların
şapka,sarık takması yada gözlük takması gayet doğaldır.Yanlış olan sarığın
dinsel bir obje gibi gösterilmesidir.
Şimdi kuranda kapanma ve giysi ile ilgili ayetleri
inceleyelim:
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN ADIYLA;
Ey ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs eşyası indirdik.
(araf suresi 7-26 ayet)
Mümin kadınlara da söyle:Bakışları ölçülü olsun ve cinsel
organlarını korusunlar.Süslerini KENDİLİĞİNDEN görünenler hariç
açmasınlar.Örtülerini yaka açıklarına koysunlar………………..(24-nur süresi
31.ayet not: ayetin devamında örtü ile ilgili bir bölüm yok
okuyabilirsiniz )
Bu ayette geçen “hımar” kelimesi eski Arapça eserlere
bakılırsa her çeşit örtüyü kasteder.Bir dülbent,çarşaf,eşarp anlamına
gelmez.Masa örtüsün içinde hımar kelimesi kullanılır.ALLAH (C.C.) Hımar kelimesi ile başörtüsünü anlatmak isteseydi “hımarürres”
diyebilirdi.Nitekim abdestin anlatıldığı ayette başı anlatmak için “res”
kelimesi direkt olarak geçer.Ayrıca ayette kapatılacak yerin Yaka dekoltesi olduğu kesindir.(yaka –cuub kelimesi direkt
geçiyor).Ayrıca bu ayeti saptırmak isteyenler “felyedribne” fiilini “salsınlar”
olarak çeviriyorlar ki asla “darabe” kökünden oluşan bu fiil bu anlama
gelmez.Bu anlama (salsınlar anlamına gelen) fiil ise “felyüdnine” dir.Ayrıca
süs olarak kastedilen sizce yüz olabilirmi? Ayetten anlaşıldığı gibi süs olarak
göğüsten bahsediliyor ve bu bölgenin kapatılmasını ALLAH (C.C.) istiyor.ELBET
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C.) BİLİR!!